Yenises Dergisi Manas Yayıncılık’ın Arşivinde
Anadolu ve kültür coğrafyamızdaki bilim, kültür, sanat ve edebiyat etkinliklerini haberleştirerek sayfalarına taşıyan Dergimiz Yenises’in Elazığ haberleri, Elazığ’ın edebi mahfili Manas Yayıncılık’ın web arşivine taşındı.
Manas Yayıncılık Koordinatörü Şener Bulut, Gazeteci Yazar Bedrettin Keleştimur, Bestekâr, Neyzen Doğan Sever, Elazığ’da gerçekleştirilen birçok kültür, sanat ve edebiyat etkinliklerinin paydaşı olan Manas Yayıncılık, ayrıca bu haberlerin bir kısmının yer aldığı sayfalardan oluşan bir afiş hazırlatıp tablolaştırarak, Manas Yayıncılık’ın faaliyet salonundaki tabloların arasına astı.
İmtiyaz Sahibi Hasan Bölük’e Teşekkür
Konuyla ilgili Dergimize açıklama yapan Manas Yayıncılık Koordinatörü Şener Bulut, Yenises Dergisi’nin ciddi ve emin adımlarla 26 yıldır yayın hayatını sürdürdüğünü, 1999 yılından itibaren Elazığ’da yapılan bütün kültür sanat faaliyetlerini sayfalarına taşıdığını belirterek şunları söyledi: "Biz de Manas Yayıncılık olarak 1999 yılından 2021 yılına kadar Yenises’te yayımlanan Elazığ’la ilgili bütün haberleri Manas’ın web sayfasına yani Manas’ın arşivine taşıdık. İlgili sayfaya Manas’ın web sayfasındaki faaliyetler bölümünden (http://www.manasyayincilik.com/e106.html) ulaşılabilir. Ayrıca bu haberlerden bir kısmının bulunduğu sayfalardan oluşan bir afiş hazırlattık ve sürekli faaliyet yaptığımız Manas Yayıncılık’ın faaliyet salonundaki diğer faaliyet afişlerimizin bulunduğu tabloların arasına şerefle astık. Bütün bu gayret, çaba ve emeklerinden dolayı; Yenises Dergisi İmtiyaz Sahibi Hasan Bölük Bey’e şükranlarımızı sunuyoruz; Manas olarak minnettarız. Çalışanlarına ve muhabir Cumali Temiz’e kolaylıklar diliyoruz.”
Yenises, Kültür, Sanat ve Edebiyat Okuludur
Gazeteci Yazar Bedrettin Keleştimur da Türkiye’deki bütün kültür, sanat, edebiyat faaliyetlerinde Yenises Dergisi’ni gördüklerini belirterek, "Sadece Türkiye’de değil, Türk Dünyasına açılan bir pencere oldu” dedi. 1996 tarihinden itibaren Yenises Dergisini büyük bir dikkatle takip ettiğini vurgulayan Gazeteci Keleştimur şunları söyledi: "Büyük bir dikkatle, kelimesi kelimesine de okuyorum. Özellikle bir okur olduğumu da söyleyebilirim. Yenises Dergisi’nin, Hasan Bölük Bey’in önderliğinde önemli bir kültür, sanat ve edebiyat okulu, mahfili olduğunu söyleyebilirim. Osmaniye’yle Elazığ arasında da çok önemli bir köprü oluşturdu. Ve bu köprü faaliyetini Manas Gönül Eviyle birleştirdi. Bu köprüde Muhabir Cumali kardeşimiz her ay faaliyetlerle birlikte aramızda oldu. Gerek Elazığ içerisindeki gerek Elazığ dışındaki faaliyetlerde birlikte olduk. Yenises Dergisi, bütün kültür, sanat, edebiyat faaliyetlerimizi sayfalarına taşıdı. Yenises, faaliyetlerimizi Türkiye’ye, Anadolu’ya, Anadolu’dan da Gönül Coğrafyamıza taşıyarak büyük bir hizmet gösterdi. Yenises Dergisi, Türkiye’de yaşayan edebî, kültür dergileri içerisinde yerini alan önemli bir dergi. Çünkü dergiler büyük bir ekonomik sıkıntı içerisinde olmalarına rağmen Yenises Dergisi, Hasan Bölük Bey’in öncülüğünde Türkiye’de nadir olarak faaliyetlerini devam ettiren üç beş dergi arasında varlığını korumaktadır. Ben de teşekkür ediyorum.”
Fevkalade Bilgileniyorum
Aylık olarak Manas Yayınevi’ne gelen Yenises Dergisi’ni Manas’ta takip ettiğini belirten bestekâr, neyzen Doğan Sever de, Yenises Dergisi’nden fevkalade bilgilendiğini söyleyerek, "Derginin bugünkü şartlarla zorluklara göğüs gererek devam ediyor olmasını takdirle karşılıyorum ve devamını diliyorum. Yenises Dergisi’nin İmtiyaz Sahibi Hasan Bölük Bey’e büyük emeklerinden dolayı teşekkür ederim; çalışanlarına kolaylıklar dilerim” dedi.
Anadolu'nun Sesi Türk Dünyası'nın Nefesi YENİSES 22 Yaşında
TOHUMU MEYVESİNDE BULUNAN
YENİSES AĞACI
Anadolu çiftçisi omuzuna attığı tohum heybesinden besmele çekerek bir avuç tohum aldı ve sadık yâri kara toprağa saçarak, "Bu dağdaki taştaki kuşun kurdun hakkı için” dedi. İkinci avuç tohumu serperek, "Bu konu komşunun hakkı için” dedi. Üçüncü avuç tohumu tarlaya atarken ise, "Bu da bizim horantanın; çoluk çocuğun hakkı için” diyerek heybesindeki tohumu bir evlek tarlaya ekti. Çiftçi, tohumu çimlenmesi, rengarenk çiçekler açması ve meyveler vermesi için, ekim zamanını iyi ayarlayarak, tavında ve uygun derinlikte sürdüğü toprağa gömdü. Bereketli toprağa atılan tohum zaman içerisinde çatladı, çimlendi ve fide oldu. Fidanlıktan sökülen ve uygun bir yere dikilen fidan, yerini ve toprağını beğenince büyümeye başladı.
Fidan Boy Verdi ve Ağaca Dönüştü
Büyüyen ağacın yabani meyve vermemesi için bahçıvan, kalem ve göz aşısı yaptı. Tutan aşının sağından solundan çıkan ve piç denilen zararlı filizleri zamanla kopardı. Yoksa bu filizler, aşıdan çıkacak sürgünün suyuna, besinine ve güneşine ortak olacak ve böylece gelişmesini yavaşlatacaktı. Bahçıvan toprağı karıştırıp, gübresini verip sulayınca, fidan boy verdi ve ağaca dönüştü. Ağaç budandıkça ve ilaçlandıkça daha da gürleşti ve meyveye durdu. Bahçede mevsimine göre yetişen meyvelerden kuşlar kurtlar gibi konu komşular da nasiplenmeye başladılar. Bahçıvan aile efradının ihtiyacından arta kalan meyveleri satmaya hatta yurtdışına ihraç etmeye başladı.
Ulu Kuşlar Yuva Yaptı Dalında
Büyüdükçe dal budak salan ağacın meyvesinden gıdasını alan insanlar, bunun ötesinde kışın yağmurdan, yazın sıcaktan korunmak için ağacın altına sığınıyordu. Sıcak günlerde yolcular onun gölgesine oturuyor, hem nefes alıyor, hem de serinliyordu. Ağaç hele baharda çiçek açmaya dursun, etrafa öyle rayihalar ve güzel kokular saçıyordu ki; insanlar çok uzaklardan bile o güzel kokuyu içlerine çekiyorlar ve ferahlıyorlardı. Ağaca gelen arılar çiçeğin özünü alıp kovanına taşıyor ve insanlara şifa olan bal yapıyordu. Ağacın dalına tüneyen kuşlar öyle güzel ötüyorlardı ki; o manalı ötüşten etkilenmemek elde değildi. Resulullah Efendimiz, "Ud sesinden, kuşun ötüşünden, ilahinin nağmesinden etkilenmeyenin mizacı bozuktur” diye buyuruyordu. Yunus Emre Hz. ise kendisini manevi bir ağaca benzetiyor ve Anadolu’da "Ulu kuşlar yuva yaptı başımda/ Ben Mevla’yı görür oldum düşümde/ Var git Leyla durma benim karşımda/ Yürü Leyla ki ben Mevla’yı buldum” ilahisini okuyordu. Bu ulu kuşlar sadece ötmekle kalmıyor, sılaya hasret mektupları ulaştırıyor ve dostlara selam götürüyorlardı.
Sonbaharda Hüznün Yapraklarını Döker
Seher yelinde yaprakların hışırtısından peydahlanan yenises göklere yükseliyordu. Bu ağaçlar çiçek açarak baharın müjdesini verdikleri gibi, güz gelince de ihtiyarlayan insanlar namına hüzünleniyor, sonbaharda sararan yapraklarını döküyorlardı. Hz. Muhammed Efendimiz, İslam’ı ağaca benzetiyor ve "İslam ağacının gövdesi şeriat, dalları tarikat, yaprağı marifet ve meyvesi hakikattir” buyuruyorlardı. Yüce Allah ise, "Mukaddes Tuva vadisinin sağ tarafındaki ağaçtan Hz. Musa’ya; şüphe yok ki ben âlemlerin Rabbi Allah’ım” diye nida ediyordu. (28/Kasas: 30) Ayrıca, "Allah güzel bir sözü; kökü yerin derinliklerinde sabit ve dalları semada güzel bir ağaca, çirkin bir sözü de; gövdesi toprağın üstünde destek bulamamış bir ağaca benzetiyor ve ağaçtan ibret almamızı istiyordu.” (14/İbrahim: 24 -26)
Şeceretü’l Kevn; Kâinat Ağacı; Üstün İnsan
Gönül Dostlarımızdan Muhiddin İbni Arabi Hazretleri de, "Şeceretü’l Kevn” isimli mistik eserinde, "Gerçekten ben kâinata ve oluşuna, olanlara ve içinde tedvin edilen hikmete baktım. Gördüm ki; bütün kâinat tümden bir ağaçtan ibaret ve o ağacın asıl nuru ise; "Kün! Ol!” emri habbesinden yani tohumundan meydana gelmiştir. Varlığın temelinde, atomlarında, zerrelerinde yatan o tohum Hakikat-ı Muhammediyye tohumudur. İlk yaratılan, O’nun nurudur. "Var” olan O’dur. Gerisi bir yansımadır sadece. Fakat bazı insanlar, sahip oldukları bu Hakikat-ı Muhammediyyeden perdelendikleri için O’nu inkâr ederler. Böylece esasında kendi asıllarını inkâr etmektedirler: "O kendi öz benliğinizde, hala görmüyor musunuz?” (51/Zâriyat: 21) Bu anlamda "örten, örtücü” anlamına gelen ve gerçeği örten kişiye "kâfir” denir. O, bir bakıma kendi hakikatini; "Hakkın ta kendisi olan Allah’ı” (31/Lokman: 30) örtmektedir. "Muhammed’iyim” diyenler ise; aslında kendi zerrelerinde yer alan Hakikat-ı Muhammeddiyye ağacının tohumunu gören mümin kimselerdir” buyurmaktadır.
Piri Türkistan’dan Anadolu’ya Ekilen Tohum
İnsanlık tarihinin kayıtlarında var olan, ta ezelden aşılanmış fidanların tohumlarını, bu mümbit topraklara eken "Ehil Eller”den Türkistan Piri Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri ve O’nun takipçileri, bu topraklarda tohum eken çiftçi, budama yapan bahçıvan, meyve toplayan işçi, pazarlayan tüccar, kısaca; gören göz, tutan el, kucaklayan sine oluyor. Maddi ve manevi bedelleri ödenerek "Vatan” yapılan bu toprakların "Ebedi Türk Yurdu” kalabilmesi, yeni ekilecek tohumların genetiğinin değiştirilmemesi (GDO), iyi meyve alabilmek için fidanların ve toprağın gerekli bakımının yapılması için de, yeni bedeller ödenmeye devam ediyor.
Tohum "Yeni Bir Dünyaya Doğru” Çıktı
Basın Dünyasının Bahçıvanı Usta Haberci ve Gazeteci Hasan Bölük Bey, Osmaniye’nin il olmadan bağlı olduğu Adana’nın düşman işgalinden kurtuluş günü ve Arif Nihat Asya’nın Bayrak şiirini yazdığı 5 Ocak’ta, 1996 yılında Cebelibereket’in verimli toprağına bir tohum attı. Basın adına atılan bu tohum toprağı çatlatarak "Yeni Bir Dünyaya Doğru” çıktı ve vatan sathına YENİSES olarak yayıldı. Necip Fazıl’ın "Tohum saç, bitmezse toprak utansın!/ Hedefe varmayan mızrak utansın!” dizelerine nazire olarak Hasan Beyin saçtığı tohumdan gür bir şekilde çıkan Yenises Ağacı; kulağa hoş gelen, gönüllere huzur veren, ruhları dinlendiren ve insanları gölgesinde serinleten yayınına devam ediyor.
Yeni Bir Nefes Yenises’te Yazmak Onurdur
Dergimizin İmtiyaz Sahibi Usta Gazeteci Hasan Beyin ulusal basın tecrübesi ile bir bahçıvan gibi büyüttüğü, 22 yıldır tatlı ve güzel kokulu meyvelerini insanlığın istifadesine sunmaya devam ettiği YENİSES; sayfalarında olumsuzluklara, kötülüklere, yanlışlıklara, kısaca topluma kötü örnek teşkil edebilecek ve milletimize zarar verebilecek hiçbir habere ve yazıya yer vermemektedir. O hep doğruyu, iyi ve güzel olanı, verimli ve yararlı olanı, kısaca Türk Milleti’nin moral değerlerini yükseltecek güzel örnekleri yayınlamaktadır. Elimiz kalem tuttukça ve mürekkebimiz kurumadıkça Türk Dünyasına, İslâm Âlemine ve insanlığa yeni bir nefes olan Yenises’te yazmak benim için bir onur olacaktır. Bizleri Yenises marifetiyle nice güzelliklerden haberdar eden, adıyla müsemma Güzel İnsan Hasan Bölük Beye, Türk Milleti adına şükranlarımı sunuyorum. Nice yeni yıllarda ve yeni sayılarda buluşmak dileğiyle…
Nevzat Ergin KUMANDAŞ
Anadolu'nun Sesi Türk Dünyası'nın Nefesi YENİSES 20 Yaşında
Hedefini "Yeni Bir Dünyaya Doğru" diyerek ortaya koyan; yüklendiği misyon ile Türk'ün sevdasını omuzlayıp yarınlara taşıma gayreti ile yürüyen; özümüzün sesi, gönlümüzün neşidesi, Anadolu'muzun nefesi Yenises'in 20. yaş günü münasebeti ile şiirin şehri Elazığ'ın kültür ve gönül evi Manas'ta bir kutlama programı düzenlendi.
'İdealizmi' Temsil Eden Bir Yaym Organıdır
Şair Yazar Bedrettin Keleştiınur, Dergiyle ilgili duygu ve düşüncelerini ifade ederken şunları söyledi: "Bizleri asıl etkileyen ondaki vakar edeptir. İddialı bir ifade kullanacağım; "Yenises" kendisine özgü bir tavrı ve yayın formatı olan, asrımızda, İdealizmi' temsil eden bir yayın organıdır! Sanal ve de yapay olmayan; Okuyucusu ile "bütünleşen' bir büyük 'medeniyet' okuludur! O okulun fotoğrafı içerisinde, 9150 km2'yi bulan Elazığ Şehrini de bulursunuz...780 bin km2'yi bulan Türkiye Coğrafyasını da bulursunuz... 20 milyon km2yi bulan 'gönül coğrafyamı da' bulursunuz! "Yenises" ufuk/ veya ufukları sizlere açan bir dergidir!"
"YENİSES; Türk Dünyası'nın Gören Gözü Düşünen Beyni ve Hisseden Yüreğidir"
Elazığlı Şair Yazar Hadi Önal, "Yenises Osmaniye ilimizde çıkan bir derginin adı değildir sadece. O, Türkiye'mizin hatta Türk Dünyası'nın gören gözü, uzanan eli, düşünen beyni, hisseden yüreği, gülen yüzü, ağlayan gözü olmuştur" dedi.
Başkan Bölük'e Şükran Duygusu
Yenises'in 20. yaş günü münasebeti ile şiirin şehri Elazığ'ın kültür ve gönül evi Manasta bir kutlama programı düzenlendi Programın açış konuşmasını yapan Elazığlı Şair Yazar Hadi Önal, Yenises, temelini Türk-İslam kültüründen alan gönül coğrafyamızın çınarı olmuştur. İnsanı ve İslam'ı referans alan; sevgi odaklı öyle bir çınardır ki Yenises; onun yapraklarından dostluk, barış, kardeşlik türküleri hiç eksik olmaz. Türk dilinin billurlaşmış halini bünyesine alan yağmur suları ile bezeli, yeni çınarlara tohum olacak kozalaklarını toprağa saçarken umutludur, mutludur" dedi. Araştırmaa-Yazar Günerkan Aydoğmuş böylesi bir derginin yaşatılması için maddi manevi bütün imkânlarını seferber eden başta YENİSES Dergisi'nin İmtiyaz Sahibi Hasan Bölük Bey olmak üzere bütün çalışanlarına Türk kültürü adına minnet ve şükran duyduklarını belirtti.
===============================================================================================================================
YENİSES Dergisi 18 Yaşında Olgun Bir Delikanlı Ruhu Fırtınalı, Gönlü Sevdalı ve Başı Dumanlı,
YENİSES
Dergisi’nde, 1996 yılı Ocak ayından 2013 yılı Ocak ayına kadar geçen 18 yıllık
süreçte, erginliğini ispat eden yiğit ve inançlı bir Türk delikanlısının onurlu
dik duruşunu, Allah için çarpan kalp vuruşunu, olaylara olumlu yaklaşan sağ
duyusunu gördüm. Gençliğinin baharında, 18 yaşında, aklı başında, tertemiz
duygular taşıyan, hep iyiyi, güzeli, doğruyu arayan; adaleti, hakkaniyeti,
asaleti savunan, Türk İslam Kültür ve
Medeniyetine sevdalı YENİSES dergisinde; 18 bin âlemin Rabbi olan Yüce
Allah’ın buyruklarını, bütün insanlığa İslam’ın evrensel mesajını veren Mevlana
Hazretleri’nin Mesnevisi’nin ilk 18 beytindeki manevi derinliği, Türk Milletini
tarihten silmek isteyen yedi düvele karşı kahramanlık destanı yazan 18 Mart
Çanakkale ruhunu buldum. Avucunun içerisinde eski yazı, eskimez rakamlarla 18
yazan YENİSES Dergisinin güçlü eliyle tokalaşmaktan hep mutluluk duydum,
sunduğu güzelliklerle ruhumu, gönlümü doyurdum, sonsuz bir huzur buldum.
Okuyucuyu Cezbeden Kapaklar
Sanatkâr
ruhlu, kültür adamı ve profesyonel fotoğrafçı Hasan BÖLÜK Bey, İmtiyaz Sahibi olduğu
YENİSES Dergisi’nin birbirinden güzel kapak fotoğrafları ile bizi her ay başka diyarlara
götürdü. Dergi kapak kompozisyonundaki güzellik, sıcaklık, tatlılık, cana
yakınlık okuyucuyu etkilemekte, kendisine ısındırmakta ve içindeki haberlere,
bilgilere merak uyandırmaktadır. İlk sayısındaki yakamozun esrarengiz görüntüsü
hala gözlerimin önünde olan YENİSES Dergisinin kapaklarını gözümün önünden bir
film şeridi gibi geçirdikçe her sayıda birbirinden güzel fotoğrafları yeniden hatırlıyorum.
YENİSES Dergisinin içindeki kıymetli bilgileri bir tarafa bıraksak ve sadece
bugüne kadar çıkan 204 sayının kapaklarını bir gözden geçirsek, Türkiye’nin
bütün güzelliklerini ve zenginliklerini hatırlamış oluruz.
Birbirinden Güzel Hatıralar
Aralıksız 18 yıldır çıkan YENİSES Dergisi’nin
kapaklarında; Anadolu’ya Türk İslam mührünü vuran kültür ve medeniyet
abideleri, evliya türbeleri, yatırlar, tarihi kaleler, saat kuleleri, kümbetler,
ulu camiler, medreseler, güzel sanatlarımızı ve zenginliklerimizi sinesinde
barındıran arkeoloji ve etnografya müzeleri tek tek boy gösterdi ve içindeki
birbirinden değerli eserler sergilendi. Denizin engin ufuklarından güneşin
doğuşu, yüksek ormanlardan ve ovalardan batışı insanı alıp bir yerlere götürdü.
Baharda açan çiçekler, rengarenk güller, papatyaya konan arılar, meyveye duran
tomurcuklar, yüksek dağlara yağan karlar, denizde yüzen martılar, ormanda
gezinen ve yük taşıyan semerli atlar, sırtında odun, kucağında çocuk yüklü
çilekeş Anadolu kadınları, Kirmen eğiren ve yayık çalan Yörük anaları, Hırçın
Karadeniz’in kemençe ile horan tepen uşağı, folklorumuzun zenginliği sergileyen
halkoyunları, bütün bunlar YENİSES’ten güzel kapak hatıraları.
Tuna’da Çağladım, Viyana’da Ağladım
YENİSES’in
kapak kompozisyonunu tek tek ele alacak olursak, iç sayfalarına geçemeyiz.
Sayfaları açıp içine baktığımızda; tarih, kültür, sanat, edebiyat var. Bilge Kağan’ın,
Tonyukuk’un, Çağrı ve Tuğrul Beylerin ve tüm Türk yurtlarının davetini, Şeyh
Edebali’nin Osman Gazi’ye nasihatini, Akşemsettin’in Fatih’e hayır duasını, İbni
Sina’nın şifasını, İbni Rüşt’ün aklını, İmamı Gazali’nin teslimiyetini, Ali
Kuşçu’nun dehasını, Uluğ Bey’in vizyonunu okuduğumuz YENİSES Dergisi’nin gönül
sayfalarında; Hoca Ahmet Yesevi’nin hikmetini, Horasan Erenlerinin ve Anadolu
Evliyalarının himmetini, Mevlana’nın Mesnevisini, Derviş Yunus’un ilahisini, Kaşgarlı
Mahmut’un seslenişini, Yusuf Has Hacib’in kutlu bilgisini okudum. Dedem
Korkut’un kopuzu, Karacaoğlan’ın sazı, Pir Sultan’ın bağlaması, Türkistan’ın iki telli dutarı, Itri’nin sanatı,
Hafız Post’un güftesi, Dede Efendi’nin bestesi ve Baki’nin beyitleri yer aldı
YENİSES’te. Yemen’den Belgrat’a, Adriyattik’ten Çin Seddi’ne, Kırım’dan Fas’a
kadar uzanan büyük atlasta, iman ve kültür coğrafyasının hatıralarını, zafer
türkülerini, hezimet ağıtlarını okudum. Özetle; Ötüken
Ormanı’nda yayladım, Tuna kıyılarında çağladım, Viyana kapılarında ağladım.
Tek Tanrıya İnanırsan Emerim
Batı’ya diz
çöktüren Tanrı’nın Kılıcı Atilla’nın kutlu hatıralarını tazeleyen
Macaristan-Türkiye milli maçında asılan "Biz de Atilla’nın torunlarıyız”
pankartını gördüğün YENİSES’te; Doğumunun ardından üç gün sütünü emmeyen
bebeğinin dilinden "Eğer sütünü emmemi istiyorsan putları bırakıp Tek Tanrı’ya
inanmanı istiyorum” diye rüyasında uyarılan, bunun üzerine Tanrı Dağlarına
çıkan ve şirksiz olarak bir olan Allah’a imanını duyuran annenin koynundaki
bebek Oğuzhan’ın annesinin sütünü emmeye başlamasındaki saflığını, Türk’ün
Oğuzhan Destanındaki bu Allah ile iç içe oluşunu okuyunca gözyaşlarımı
tutamadım. YENİSES’te Anadolu’yu bize yurt yapan Sultan Alparslan’ın duasını, Hacı
Bektaşi Veli’nin hoşgörüsünü, Taptuk Emre’nin gönül ateşini, Nasrettin Hoca’mızın
mizahını, Evliya Çelebi’nin Seyahatini, İbrahim Hakkı Hazretlerinin
Marifetnamesini, Süleyman Çelebi’nin Mevlidi Şerifini, Gazi Mustafa Kemal’in Nutuk’unu okudum.
Adriyatik’ten Çin Seddi’ne
YENİSES,
pergelinin bir ayağını Anadolu’nun merkezinde sabit tutarken, diğer ayağıyla Kerkük,
Musul, Kırım, Üsküp, Kosova, Selanik, Ohri, Gümülcine, Piriştine, Sofya,
Budapeşte, Saraybosna, Bakü, Hocalı, Tebriz, İsfahan, Kaşgar, Nişabur, Kabil,
Belh, Gazne, Aşgabat, Kazan, Astana, Bişkek, Taşkent, Buhara, Sincan, Urumçi,
Erdebil, Meşhed, Bağdat, Beyrut, Kahire, Gazze, Şam, Cidde, Trablus gibi Türk’ün
soluk aldığı, İslam’ın yaşandığı her yeri gezmekte. Bazen Amerika’daki
Kızılderili Türklerinin, Kanada’da Azerbaycan Bayrağını dalgalandıran
Purazadlaın, Sayan Dağlarında Rengeyikleriyle hemhal olan Dukha Türklerinin,
Kıbrıs’ta Mücahitlerin hatırlarını sormakta. Kısaca, Tebriz’den Viyana’ya, Asya
steplerinden okyanuslara, Adriyatik kıyılarından Çin Seddi’ne kadar Türk’ün
zafernamesini kanlarıyla yazan bir ecdadın varisleri olduğumuzu hatırlatmakta
ve asla unutmamamızı istemektedir. Balkanlarda, Kafkaslarda öfkenin bitmesi, Irak’ta
zulmün sona ermesi, Kerkük’te gözyaşlarının dinmesi, Filistin’de silahların susması,
Karabağ’da kalplerin huzur bulması için; gönülleri, vicdanları, umutları
kardeşlikle birleştirme, ülküleri, hevesleri, heyecanları al bayrakla buluşturma,
Avrupa’nın, Asya’nın, Afrika’nın, hatta Amerika’nın geleceğini okumakta ve
yazmaktadır.
İade-i İtibarını İstemektedir
Türk ve İslam
coğrafyasının kalp atışını tutan YENİSES; Doğu Türkistan’daki mezalime direnen
Gök Bayrağa rüzgâr, Batı Trakya’daki kimlik ve inanç mücadelesine destek, Filistin
sokaklarındaki mazlumların sesine nefes vermekte. Karabağ’daki çilenin,
Hocalı’daki katliamın, Kerbala’daki vicdansızlığın, Kerkük’teki zilletin,
Irak’taki cinayetlerin sona ermesi için kaleminin mürekkebini akıtmakta. Çeçenistan’da
sönen, Türkmen yurtlarında direnen, Bosna’da yıkılan ve yakılan hayallerin
tamirini istemekte. Türk milletinin sahip olduğu milli, manevi, kültürel ve
tarihi değerlerini; yüce dinimiz İslam’ın emir ve yasaklarını, insanlığın
evrensel değerlerini yeni ufuklara taşıyabilmenin önünü açmakta. Âlemlere
Rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed Efendimizin Hira Dağında inzivaya
çekilişini, Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerinin 63 yaşında hayâsından ötürü toprak
altına girişini, Hacı Bayram Veli Hazretleri’nin halvethanedeki çilesini, Şemsi
Tebrizi Hazretlerinin şehit edilişini, Niyazi Mısri
Hazretlerinin Limni’de Cadde kaldırımının altındaki Kabri Şerifinin iniltisini,
Ermenilerin baskısıyla idam edilen Bahçe Müftüsü İsmail Hakkı Efendi ve kardeşi
Belediye Başkanı Yusuf Beyin TBMM’nden iade-i itibarını istemektedir.
Yeni Ufuklara Doğru
Anadolu’dan selam ve Türk İllerinden kelam getiren
YENİSES’imiz; Kerkük’te hoyrat, Gence’de mahnı, Anadoluda Bozlak, Egede Zeybek,
Üsküp’te ağıt, Kırım’da yır, Kaşgar’da sagu, Ötüken’de koşuktur. Sevdalı
gönlümüzde türküdür, şarkıdır, koşmadır. Semadır, semahtır, ilahidir. Destandır,
mehterdir, marştır. YENİSES’in hassasiyetle üzerinde titrediği; Gönüldür,
sevgidir, ahde vefadır. Meftunu olduğu asalettir, yiğitliktir, sadakattir,
ahlaktır. Özlemini duyduğu vuslat, buluşma, kucaklaşma, kaynaşmadır. Seferde
nefer, tarlada çiftçi, tezgâhta işçi, sınırda gözcüdür. Alın teri, göz nuru, el
emeğidir. Sanat ve felsefede estetik, yazıda hüsn-ü hat, halıda nakış, kilimde
desen, tabakta çini, suda ebrudur. Gönüller Sultanı Mevlana Hazretleri’nin
ifadesiyle YENİSES’in düşüncesi; "Her
gün bir yerden bir yere göçmek ne iyi. Her gün bir yere konmak ne güzeldir.
Ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazımdır.” Durmadan, yorulmadan, yılmadan
yeni ufuklara doğru koşmak, engin denizlere yelken açmak YENİSES’in huyudur.
Nevzat Ergin KUMANDAŞ
===============================================================================================================================
YENİSES Dergisi’ne Eleştirel Bir Bakış!..
Ülkü Ocakları Akdeniz
Bölge Başkanlığım dönemimde tanıştığım ve bugün 200. sayısına ulaşmasından
mutluluk duyduğum Yenises Dergisi’nin iyi bir okuyucusu oldum. Çok farklı
konularda farklı bakış açılarıyla yayınlanan, güncel yaşantımızı içeren haber
ve yorumlara, araştırma ve düşünce yazılarına birçok kez eleştirel yaklaştık.
Olmaz böyle bir şey dedik. Ancak zaman bize hep yanıldığımızı gösterdi. Yenises
Dergisi çıktığı günden beri Türk toplumuyla barışık, Türk toplumunun milli ve
manevi değerlerini işleyen, asla ayrımcılığa yer vermeyen, milletimizi
kaynaştıran bir yayın politikası izlemiş, Türk milletinin "Yeni bir dünyaya
doğru” hazırlanması gerektiğini her sayısında vurgulamıştır. Ama biz okuyucular
olarak bu vurguyu görmeyip, hep eleştirel yaklaşıp yayın kurulunu haksız
eleştirilerle karşı karşıya bıraktık. Zaman zaman tepkiler koyduk. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Atatürk’ün zehirlenerek öldürüldüğünü Osman
Şahin imzasıyla ilk kez Yenises Dergisi’nde okuduğumda inanamadım ve arkadaşlarımla
paylaştığımda ‘Olmaz böyle bir şey saçmalıyorlar’ diye değerlendirdik. Ancak
bugün bilim adamları tarafından yazılan kitaplarda, konu belgeleriyle ortaya
konuldu.
Siyaset Üstü Yayın
Antalya
Yörükler Derneği tarafından Söbüce Yaylası’nda düzenlenen şenliğe katılan DYP
Genel Başkanı Tansu Çiller’in Türklük ve Yörükler üzerine yaptığı konuşmasını
Yenises Dergisi’nde okuyunca yayın kurulunu DYP’li olarak suçladık. Daha sonra,
aynı şölene bütün genel başkanların davet edildiğini, ancak katılmadıkların
öğrendik. Zamanla ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun, MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli’nin, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın katıldıkları Türk-İslam
deseninin nakış nakış işlendiği, buram buram kültür kokan Yörük Şölenlerinin
haberlerini de boy boy görünce, boynumuzu büktük.
Bir Olalım, Diri ve İri Olalım
Milli ve
insani değerlerin yanında İslami konulara da yer verince Yenises’i dini
grupçulukla yargıladık. Peygamberler Tarihi ve Gönül Sultanları dizisiyle,
Bunalımdan Kurtuluş Reçetesiyle, bizler Türklerin İslamiyet’i Hoca Ahmet Yesevi
Hazretleri ve ondan sonraki Gönül Erlerinden öğrendiğini öğrendik. Şeyh Edebali,
Yunus Emre, Nasrettin Hoca, Mevlana Hazretleri gibi âbide şahsiyetlerin anma
haberlerinde verilen engin mesajları algıladık. Yayın Kurulunun milli, İslami,
insani ve evrensel çizgisini anlamaya başladık. Gerçek Şafağın sökün ettiği
yeni ufuklara doğru birlikte yol aldık. Türkleri Viyana kapılarına kadar
götüren yedi düvele meydan okuyan Yeniçeri Ocağı’nın Hacı Bektaş-ı Veli
Hazretleri’nin duasıyla kurulduğunu, Pir Sultan Abdal’ın halk ozanı olmasının
ötesinde bir Hak Âşığı olduğunu, Ümmi Sinan, Kaygusuz Abdal ve yetiştirdiği Abdal
Musa Hazretleri’nin anma programlarında, devlet erkânının bu güzide şahsiyetler
hakkındaki söylediği birçok güzel sözleri Yenises Dergisi’nde okuduk. Ayrımcılığın
ve bölücülüğün yerine bir olmanın, diri olmanın ve iri olmanın mesajlarını bulduk.
Ufku Geniş, Düşüncesi Derin
Bir zamanlar Türkiye
gündemini meşgul eden 1 Mart Tezkeresi’nin TBMM’de geçmemesi gerektiğini
Yenises Dergisi’nden okuduk. Diğer çığırtkanların yayınlarına bakarak bu kez
yayın kurulunu dış güçlerin ajanı olarak suçladık. Yenises Dergisi’nde
yayınlanan Antik Kentler dizisini okudukça, bu dergide bunun ne işi var, sayfa
doldurmaktan başka bir işe yaramaz, diye hep eleştirdik. Nice kavimlerin
yaşadığını ve sonunda tarihe gömüldüklerini, bir zamanlar sarayların bulunduğu
mekanların harabeye döndüğünü ve Kur’an’ın ifadesiyle bu durumdan ibret almamız
gerektiğini öğrenince, turizmin başkenti Antalya’da Aspendos, Termessos, Side,
Pasalis gibi ören yerlerimizi ziyaret eden turistlerden daha farklı düşünmemiz
gerektiğini idrak ettik. Kazım Mirşan’ın Türk tarihiyle ilgili tespitlerden ve
Muharrem Kılıç imzasıyla yayınlanan ‘İnsanlığı Etkileyen ve Dünyaya Yön Veren
Uygarlıklar’ dizilerden Türk tarihinin bize öğretilenin aksine çok eskilere
dayandığını, Türk toplumunun bilge insanlarla birlikte yürüdükleri dönemlerde hikmete
dayalı bir hâkimiyetle ve adaletle yönetilen insanların mutlu olduklarını gördük.
Hasan Beyi Kutluyorum
Zaman zaman Yenises Dergisi Sahibi Hasan Beyin
içinde bulunduğu etkinlik haberlerini görünce, milletvekilliğine hazırlanıyor endişesine
kapıldık. Siyaseti çok iyi bilmesine rağmen günübirlik politikadan uzak durduğunu gördük. Şöyle bir bakıp geçtiğimizde güncel habere ağırlık verdiği
kanaatine sahip olduğumuz Yenises’teki etkinlik haberlerini okudukça, haberin
yoruma dayalı bir derinliğe sahip olduğunu anladık. Önyargıyla yaklaşmamızı,
sorgulamamızı, yargılamamızı, sorgusuz infazımızı ve haksız eleştirilerimizi
sabırla dinleyen, yüzünü hiç ekşitmeyen ve her defasında bize tebessümünü
esirgemeyen Yenises’in, çizgisinin ve yayın politikasının Türkiye gerçeklerine
en uygun olduğunu, bu pozitif yaklaşımıyla hissetmeye başladık. Biz okuyucular
olarak elde ettiğimiz güzellikleri görmeden her sayının ardından bir kusur
bulmaya çalıştığımız ve çeşitli eleştirilere maruz bırakarak tepki koyduğumuz
Yenises yayın kurulunu bu milletin öz evlatları olarak görüp artık
desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Birçok güçlüklere rağmen, ilk günkü
heyecanıyla, ilkeli ve seviyeli bir çizgide yayın hayatına devam eden ve bugün
200. sayısına ulaşan Yenises Dergisi’nin Sahibi Hasan Bölük Bey başta olmak üzere
yayın kurulunu kutluyor, bundan sonraki yayın hayatında başarılar diliyorum.
İlhami OKUDAN
===============================================================================================================================